20 Şubatta e-postalarımız kontrol etmeliymişiz. Çünkü sonucumuzu orada da görebilecekmişiz.
Kazanırsak 21 Şubat-7 Mart 207 tarihlerinde 10.00-17.00 saatleri arasında Salon İKSV fuaye alanından ( http://www.saloniksv.com/tr/iletisim) kartlarımızı teslim alacakmışız.
Kazananlardan kartlarını alamayan olması durumunda sırayla bilgilendirme yapılacakmış.
Yedek talihliler de 8-22 Mart 2017 tarihlerinde 10.00- 17.00 saatleri arasında Salon İKSV fuaye alanında kartlarını teslim alabilecekmiş.
Kartı teslim alabilmemiz için bizden istenen belgeler:
Öğrenci Kimliği
Fotoğraflı, kamu kuruluşları tarafından düzenlenmiş kimlik (Nüfus cüzdanı diyor galiba kısaca)
Kazandıklarına dair yollanan e-posta (İllaki elektronik ol diyor 😁)
Vallahi bende Öğrenci Kimliği yok. Üşenip de almadım (Sormayın neden almadığımı 😂) Öğrenci belgesi olmaz mı yahu ?
Gider alırım ne yapalım. Kültürlü ve Sanatlı bir genç olmak istiyorum 😇
Son günlerde Aliexpress'te dikkatimi çeken bir üründen bahsetmek istiyorum: Parmak İzi Ağaç Düğün Ziyaretçi Defteri
Aslında düğünlerde kullanılmak üzere yapılmış ama bizim kültürümüzde bu zor mümkün olacağı için (büyük aile kavramı) bence söz ve nişan merasimi için daha uygun .
Bu defteri evde kendimizde yapabiliriz (Tabii resminize güveniyorsanız).
Aslında bu işi yapan instagram sayfalarını da gördüm. Ama bence Aliexpress'ten almak daha mantıklı olacak. Çünkü birebir karşılaştırdım onlar da oradan alıyor 😆
Aldıktan veya yaptıktan sonra olay çok basit... Gelen misafirlerinizden parmak basmalarını isteyeceksiniz 😉
Eğer bu parmak izi olayı hoşunuza gitmediyse kalpçiklerden oluşan bu çerçeveyi öneririm size.
Bu çerçeve şu an boş. Ziyaretçilerinizden ahşap kalplere mesaj yazmalarını isteyerek bu çerçeveyi doldurabilirsiniz. Araştırmalarıma göre çerçevevenin sağ ve sol yanlarında kalplerin atılması için yerler olduğunu gördüm.
Benim en çok kavanoz şeklinde olan çerçeveler hoşuma gitti...
Malumunuz Sevgililer Günü yaklaşıyor. Benim birtanecik polis olacak olan sevgilim bugün öğle iznine çıktı. Eeee tabi ki biz de beş on dakika olsa bile görüşmek için Forum'a koştuk.
Ben biraz geciktiğim için sevgilim de apar topar bir daha izin vermezler diye hediye arayışına girişmiş. 🙈
Ama ne olsun bir de baktım elinde Real poşeti 😁
"Ne aldın?" dediğimde hemen vermek zorunda kaldı. Çünkü bildiğin poşetin içi gözüküyordu. Aslında hediye paketine saracağını ama Real'de bulamadığını anlattı. (Oysa orada kendin paketliyorsun danışma da 😀)
Ama çok mutluyum. Meğer ayaklarım üşümesin diye almış 😍
Aylardan beri okumak istediğim kitap olup pahalı olmasından dolayı alamadığım için bir sene gibi bir sürede ertelediğim bir kitap...
Pahalı dediysem 20-22 TL civarı içindeydi. Ama ben alamıyordum bir türlü. Neyse ki yolum Beyazıt'a düşüp ikinci elci olan Ahmet Kitapevi'nden 8 TL'ye aldım. Tabi ki sadece bu kitabı almadım. Onun haricinde sekiz tane daha kitap aldım. Bu kitapları okudukça sizinle paylaşacağım.
Gelelim Momo'ya...
Aslında kitabın arka kapağı çok dikkat çekiyor. Ama ben zaten kitabı merak ettiğim için orayı okumayı aklıma getirmemiştim. Arka kapakta en dikkat çekici olan şu kelimeler benim de kitabı okurken dikkatimi çekmişti (sonra fark ettim kitabın arkasında da yazdığını): "Yaşanılan gün içinde çok büyük bir sır vardır. Bu büyük sır, zamandır. Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır. Ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir ve yaşamın yeri yürektir. " Aslında biz de biliyoruz zamanın önemli olduğunu. Ama bu kitap zamanın önemini onu değerli kılarak mümkün olacağının altını çiziyor. Kitabın özetini her yerden bulabilirsiniz. Ben size neden bu kitabı okumanız gerektiğini ve bu kitabın bana düşünceler bakımından neler kazandırdığını aktarmak istiyorum:
Eğer ileride çocuğum olursa ona "sesli oyuncak" almayacağım. Çünkü sesli oyuncaklar çocukları kısıtlıyor. "Beni öp, beni sev" tarzında tekrar eden oyuncaklar çocukların hayal dünyasına perde kapatıyor.
Zaman, sevdiğimiz şeylerin yanında kendine anlam katıyor. Gidip kitap okunmalı, gidip en sevilen şeyler yapılmalı.
İnsanları olabildiğince dinlemeliyiz. Zaten bütün bu kargaşanın nedeni birbirimizi dinlememek değil mi?
Zaman geçmiş-şimdi-gelecek ten oluşmaktadır. Şimdi'yi geçmiş ve gelecek belirleyemez. Şimdi, geçmiş ve geleceği belirler. Bu nedenle anın tadını çıkarmalıyız.
İş, güç, hırs derken çevremizdeki güzellikleri göremiyoruz. Bırakmalıyız ulaşamadığımız isteklerimizi bir kenara. Aslında en büyük istediğimiz huzur.
Momo, aslında çocuklar için hazırlanmış bir kitap olsa da her ebeveynin okuması gereken bir kitaptır. Neden bu kitabı bir seneden beri okumadığıma yanmaktayım. Eğer çocukların hayatına bir nebze olsa yaklaşmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Momo şimdi bu durumda ( sizin çevrenizde gördüünüz çocuklar gibi):
"Çeşit çeşit yalnızlık vardır. Momonunki çok az kişinin bildiği ve çok az kişinin dayanabileceği bir yalnızlıktı. Kendisini bir hazinenin içine kilitlemişler ve hazine her gün çoğala çoğala sonunda onu boğacakmış gibi geliyordu. Hiçbir çıkış yolu yoktu. Kimse ona ulaşamıyor ve o da kimseye varlığını gösteremiyordu. Dağ gibi bir zaman yığının altında bunalmış kalmıştı."
Ben Suriyeli öğrencilere Türkçe öğretmek amacıyla Türkçe öğreticilerinden biriyim. Öğrencilerim için her hafta değişik bir etkinlik düzenlemeye çalışıyorum. Etkinliklerimin unutulmaması ve birilerine yardımcı olması amacıyla buraya yazmak aklıma geldi.
Geçen haftalarda okula dağıtılan kitaplar haricinde bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Bildiğimiz gibi birçok renk var. Bunların hep birlikte öğretimine karşıyım çünkü akılda kalıcı olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle her hafta vaktim olduğu sürece bir renk öğreteceğim. İlk olarak sarı rengi öğretmek istedim çünkü,
"Umudun rengi olsaydı sarı olurdu, güneş gibi parlak, açan çiçekler gibi şen."
Öncelikle sınıfa hazırlıklı gittim. Yani youtube dan aşağıdaki videoyu indirdim, akıllı tahtada açmak için:
Neden Pepe'yi seçtim? Çünkü öğrencilerimin yaş düzeyi 8-12 aralığında. Ayırca Pepe'nin dili A1 düzeyindeki öğrencilerim için birebir. Pepe'nin ve çevresindeki karakterlerin hiçbir kelimesi öğrencilerimi zorlamıyor. Ayrıca Pepe, tek tek öğrendiği şeyler için bir şarkı söylüyor. Bu şarkılar öğrencilerimin diline ister istemez dokunuyor :)
Ben derse girdiğimde ilk önce videoyu açtım ama hemen hepsini izlettirmedim. Pepe sarı öge bulduğunda videoyu dondurdum.
İlk sarı ögemiz güneşti. Tahtaya güneş çizdim. Ekrandaki güneşi gösterdim. Sonra resmin altına 'Sarı Güneş' yazdım tahtaya.Böylece her ögeyi tek tek yazdım. Öğrencilerin sarı kelimesine aşina olmasını sağladım.. Tabii derse elimizde sarı eşyalarla gelmek daha iyi olabilirdi. Ama imkanlarım kısıtlı olduğundan bunu yapamadım. Pepe'nin bulduğu sarı ögeler sırasıyla şöyleydi:
Sarı Güneş
Sarı Ağaç
Sarı Vagon
Sarı Muz
Sarı Çiçek
Sarı Toka
Sarı Zulu (Zürafa)
Sarı Limon
Sarı Araba
Sarı Top
Sarı Şapka
Sarı Ev
Görüldüğü gibi ögelerin hepsi A1 düzeyinde öğrenilmesi gereken kelimelerdir. Öğrencilerim bunları kolaylıkla öğrenmişlerdi. Kelimelerin yanına Sarı kelimesini ekleyince hiç zorlanmadılar. Videodaki sarıları tahtayı yazdıktan sonra öğrencilerime de yazdırdım. Ardından en az iki kere videoyu durdurmadan izlettim. İkinci derste de öğrencilerden sarı ile ilgili resimler çizmesini istedim (resim çizerlerken haraketli bir müzik açılabilir). Bitiren öğrencilerden o an aldım. Bitirmeyen öğrencilere ödev (onların deyişiyle vazife) verdim :) Sonunda ise aşağıdaki 'Sarı panosunu' oluşturdum.
Sınıftaki öğrenci sayım elli üzeriydi. O yüzden bu büyük panoya resimler sığmadı bile. Öğrenciler inanın bu pano asma işini çok sevdi. Bir resim ile yetinmeyip üç tane resim bile yapan vardı. Bu ödevi bir gün için istemiştim ama bir hafta içinde sayısız resim aldım :)
2017 eğitim-öğretim yılının ara tatile girmesi ile öğrencilere verilmesi gereken karne hediyelerinden birisiydi bence. Beş tane yeğeni olup da benim gibi bir hediye düşünen teyzeler için paha biçilemez bir film. Forum İstanbul'a gidip vizyonda hangi film var diye baktığımda çocuklar için iki tane filmi uygun gördüm: Pepe Birlik Zamanı ve Moana.
Pepe Birlik Zamanı'nın bütün yeğenlerim için uygun olmadığını düşündüm. Çünkü yeğenlerimin yaşı üç ile on iki yaş arasında değişiyordu. Evet, üç yaşındaki yeğenim için uygun bir filmdi ama on iki yaşındaki yeğenim sıkılabilirdi. Moana'nın içeriği hakkında bir bilgim yoktu. Sadece afişte bir tane esmer kız ve bir tane de esmer boğa güreşçisine benzeyen bir adam görüyordum :)
" Yarıyıl tatilinde içiniz ısınacak" sloganı ise bence çok basitti. Ama 3D olması almam için bir fırsat doğurdu. Çünkü üç tane yeğenim hiç sinemaya gitmemişti. Onlar hem büyük ekranın tadını çıkaracak hem de 3D gibi bir olgunun varlığını göreceklerdi. Forum İstanbul Cinemax'da çarşamba gününün sinema günü olması da benim için bir şanstı. Normal günlerde 18 TL olan bilet çarşamba gününde 12 TL idi. Biletin üzerine 3 TL verip de 3D gözlüklerini bu şekilde aldım. Tabi ki biletleri birkaç gün önceden aldım. Malum millet uyanık, hemen dolduruyorlar salonu.
Neyse sinema günü geldi çattı... Salonlara girmeden önce patlamış mısır kokularını duymamak imkansız. Elimizde az bir nakit var. Şans ki çarşamba günleri Cinemax bunu da düşünmüş ve patlamış mısırın büyük boyu 6 TL olmuş. Üç paket aldım . Bir paket iki kişiye yetti.
Filmin başlaması yarım saati buldu diyebilirim. 3D gözlüklerini hemen takmamak gerekli. Çünkü reklamlar 3Dli değil :) Bir ara ekrana işinden deliren bir adamın hikayesi geldi ama o Moana diye üzülmeyin. Vallahi üzülüyordum böyle saçma sapan film mi olur diye. Tabi amacının anın tadını çıkartmak olduğunu gösterdiği için teşekkürlerimi sunuyorum.
Film başlamadan önce kırmızı bir ejderha görürseniz hemen 3D gözlüklerinizi takın . AAAAA! diye bir sesi illaki bir çocuk çıkaracaktır :D Keşke film böyle bu ejderha gibi bizi heyecanlandırsaydı. Öyle olmasa bile Moana başladığında yüzünüzde ister istemez bir gülücük oluşacaktır. Neden mi? Bakın, ne kadar tatlı bir küçük Moana:
Bu tatlı Moana'nın büyümesini istemeyen tek kişi ben değilimdir kesin. Film gerçekten ailecek izlenecek bir film. Al yanına anneanneyi babaanneyi götür. Çünkü Moana'nın babaannesi de bizlerden biri. Babaannenin tavırlarını bir an farklı görmedim değil. Ama neyse ki normalmiş :)
Filmin ileri ki sahnelerinde Maui ile karşılaşacaksınız ve ona karşı bir sempatikliğiniz doğacak. Neden mi? Yaa dövmeleri bile kendi gibi :) Bir dövmenin size yoldaşlık etmesi ve bu dövmenin kalbin üzerinde olması tesadüf olamaz...
Moana'nın ve Maui'nin her şeye rağmen birlikte hareket etmesini görmek için bile izlenir bu film :)
Bu video filmin biraz daha iyi kafanızda oluşturmanıza yardımcı olacaktır :)